Biz bu çocukdan bereketli çocuk görmedik.
Halîme hâtun şöyle anlatmışdır: Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” iki yaşına girmişdi ve sütden kesme zemânı gelmişdi. Onu annesine teslîm etmek için Mekkeye götürdüm. Onun sebebiyle kavuşduğumuz bereketin gitmesini hiç istemiyordum. Annesi Âmine hâtuna biz bu çocukdan bereketli çocuk görmedik. Mekkenin havası çok sıcak, vebâ da olabilir. Biraz dahâ yanımızda kalmasına müsâade eder misiniz dedim. Müsâade etdi ve bir sene dahâ bizimle berâber kaldı. Bir gün Habeş nasrânîlerinden bir cemâ’atin bulunduğu bir yere yolum düşdü. Muhammedi “sallallahü aleyhi ve sellem” gördüler. Dikkatli dikkatli Ona bakdılar. İşlerini bırakıp, Onun hâllerini sormaya başladılar. Sırtında iki küreği arasındaki nübüvvet mührüne bakıp düşündüler. Mubârek gözlerinin kırmızılığını gördüler. Bana senin bu oğlun hiç göz ağrısından şikâyet eder mi diye sordular. Hâyır deyince, gözlerindeki bu kırmızılık hiç kaybolur mu dediler. Hâyır kaybolmaz, dedim. Bunun üzerine bana dediler ki: Ne kadar mal istersen sana verelim ve yüz minnetle cânımızı fedâ edelim, bu çocuğu bize ver de Habeş diyârına götürelim. Kitâblarımızdan okuduğumuza göre bunun şânı yüce olacakdır. Bir son Peygamber gelecekdir ve Onun doğacağı yer Harem (Mekke)dir. Zan ediyoruz ki, O Peygamber doğmuşdur veyâ doğması yaklaşmışdır, dediler. Onlardan çok korkdum ve O gece gözüme uyku girmedi.