Ne kısa, ne de uzun boyludur.
Abdürrahmân Cevzî şöyle yazmışdır: Ebû Sa’îd-i Hudrî “radıyallahü anh” babasının, Ebû Mâlik bin Sinânın şöyle dediğini rivâyet etmişdir. Bir gün aramızdaki harbden dolayı, sulh için, Benî Abdüleşhel kabîlesine gitdim. Yehûdî Yûşa’ şöyle diyordu: Ahmed ismindeki Peygamberin Haremden (Mekkeden) zuhûr etme zemânı yaklaşdı. Halîfe bin Sa’lebe el-Eşhelî onunla alay ederek, o Peygamberin sıfatı nedir diye sordu. O da şöyle dedi: Ne kısa, ne de uzun boyludur.
İki gözünde kırmızılık vardır. Yün hırka giyer, merkebe biner. Bu belde (Medîne şehri) hicret yeri olacakdır.
Ebû Mâlik bu sözlere hayret edip, bunları kavminden Ebû Hudriye anlatdı. Kendilerinden bir kimse bu sözleri işitince, bunları sâdece yehûdî Yûşa’ söylemiyor ki, Medînenin bütün yehûdîleri aynı şeyleri söylüyorlar, dedi. Ebû Mâlik sözlerine devâmla şöyle anlatmışdır: Benî Kurayzâ kabîlesine mensûb yehûdîlerin yanına gitdim. Onlar da Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zuhûr edeceği husûsunu aralarında konuşuyorlar idi. Zübeyr bin Bâtâ şöyle diyordu: Yine kızıl bir yıldız doğdu. Bu ancak bir peygamberin geleceğine işâret olarak doğar. Peygamberlerden Ahmed adındaki peygamberden başka gelmeyen kalmamışdır. Bu belde (Medîne) Onun hicret edeceği yerdir. Ebû Sa’îd şöyle demişdir: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Medîneye hicret edince, babam bu haberleri Resûlullaha “aleyhisselâm” anlatdı. Bunları dinleyince, buyurdu ki: “Eğer Zübeyr, iki arkadaşı ve reîsleri müslimân olsalardı, bütün yehûdîler müslimân olurlardı.”