Gece yürüyüp, gündüz saklanarak Mekke civârına ulaşdılar.
Yehûdîler, hazret-i Abdüllahın doğduğunu kesin öğrendiler. Sonra sihrbâzlarından ve ileri gelenlerinden yetmiş kişilik bir kâfile ile Mekkeye gidip, hazret-i Abdüllahı öldürmek için karar verdiler. Gece yürüyüp, gündüz saklanarak Mekke civârına ulaşdılar. Gizlenip fırsat beklediler. Hazret-i Abdüllah Mekke dışına avlanmaya çıkınca, onu öldüreceklerdi. Bir gün, hazret-i Abdüllahı, Mekke vâdîlerinden birinde gördüler. Öldürmek için harekete geçdiler. Mekke halkından Veheb bin Abdi Menâf bu durumdan haberdâr oldu ve gayretine dokundu. Kureyşin eşrâfından birini yehûdî tâifesinin öldürmesi revâmıdır diyerek, adamlarını toplayıp, Abdüllahı kurtarmaya gitdi. Oraya varınca, gökden insanlara benzemeyen bir tâife indiğini ve yehûdîleri darmadağın etdiklerini ve bu husûsda çok gayret gösterdiklerini gördüler. Veheb bin Abdi Menâf bunları görünce hemen evine döndü. Hanımı Berreyi Abdülmuttalibin evine gönderip, kızı Âmineyi Abdüllaha vermek istediğini bildirdi. Abdülmuttalib şöyle dedi: Öyle bir kızı teklîf etdiniz ki, ondan başkası Abdüllaha münâsib ve lâyık değildir. Memnûniyyetle kabûl etdi. Zîrâ hazret-i Âmîne Kureyşin en güzel ve en nâmûslu kızı idi. Ona Kureyşin seyyîdesi derlerdi. Böylece Abdüllah ile Âminenin nikâhları yapılıp evlendiler.