O sene bütün kabîlelerde hiç süt elde edilememiş idi.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hicret ederken, yolda Ümmü Ma’bedin çadırına uğradılar. O, Resûlullahı bilmiyordu. Ey Ümmü Ma’bed! Yanında hiç süt var mıdır diye sordu. Süt yok, koyunlarım da uzakdadır, dedi. Çadırda bir koyun gördü ve bu nedir deyince, o za’îf, güçsüz bir koyun. Onun için sürüden geri kaldı, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, izn verirsen, bu koyundan süt sağalım deyince, siz bilirsiniz. Fekat bu koyun kısırdır, dedi. Bunun üzerine Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” o koyunu yanına yaklaşdırdı ve mubârek elini koyunun memesine sürdü ve sağdı. O kadar süt geldi ki, çadırda bulunan bütün kaplar sütle doldu. O sütden içdiler. Sonra bir kab dahâ istedi. Onu da sütle doldurup, Ümmü Ma’bede verdiler ve oradan ayrıldılar. Ümmü Ma’bed şöyle demişdir: O koyun evimizde o kadar bereketli oldu ki, Emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömer “radıyallahü anh” zemânına kadar sabâh akşam o koyundan süt sağdık O sene bütün kabîlelerde hiç süt elde edilememiş idi. Ebû Ca’fer bin Harîr Taberî şöyle rivâyet etmişdir: Ümmü Ma’bedin Ma’bed adında kötürüm bir oğlu vardı. Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” mu’cize görünce, oğlunu huzûruna getirdi ve düâ istedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” düâ etdi. Çocuk o ânda iyileşip, yürümeye başladı