Na’îm kızarak kitâbı yerden aldı.
Mutrâf bin Mâlik şöyle anlatmışdır: Emîr-ül mü’minîn Ömerin “radıyallahü anh” halîfeliği sırasında Tüster feth edildi. Alınan ganîmet malları arasında bir sandık bulduk. İçinden bir kitâb çıkdı. Bizimle birlikde bulunan Na’îm adında bir nasrânî bu kitâbı bana satın dedi. Bu kitâbın ilâhî kitâblardan olabileceğini düşünerek sandığı satıp, kitâbı hediyye etdik. Mu’âviye “radıyallahü anh” zemânında Beyt-i Mukaddesde idim. Bir atlı gördüm ve Na’îme benzetdim. Sen Na’îm misin? diye sordum. Evet dedi. Hâlâ hıristiyanmısın dedim. Hâyır müslimân oldum, dedi. Berâber Şâma gitdik. Orada Ka’bül Ahbârla karşılaşdık. Sonra onu da alarak yine Beyt-i Mukaddese geldik. Yehûdî âlimleri Ka’b ve Na’îmin haberini alıp yanımıza geldiler. Ka’b “radıyallahü anh” o kitâbı onlardan birine verip, oku dedi. Yehûdî okudu. Kitâbın sonuna doğru gelince kızıp kitâbı yere atdı. Na’îm kızarak kitâbı yerden aldı. Bu kitâb çok eskidir. Sonuna kadar okumazsanız sizi bırakmam, dedi. Birisine okutdu. Kitâbın sonunda, “Bir kimse islâm dîninden başka bir din seçerse kabûl edilmez ve âhıretde hüsrâna düşenlerden olur.” cümlesi yazılı idi. O gün yehûdî âlimlerinden kırkiki kişi müslimân oldu. Mu’âviye “radıyallahü anh” onlara hediyyeler verdi.