Nusaybin cinnîlerinden yedi cinnî oraya uğradılar.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir gece teheccüd ile meşgûl idi ve Kur’ân-ı kerîm okuyordu. Nusaybin cinnîlerinden yedi cinnî oraya uğradılar. Resûlullahın okuduğu Kur’ân-ı kerîm âyetlerini işitdiler.
Bir müddet sonra Nusaybin cinnîlerinden kalabalık bir toplulukla gelip, Mekkenin yukarısına indiler. Onlardan birisi, Resûlullahın huzûruna geldi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” eshâbı ile oturuyordu. Eshâb-ı kirâma, kalbinde zerre kadar korku bulunmayan kim benimle gelir buyurdu. Abdüllah bin Mes’ûd “radıyallahü anh” ayağa kalkdı ve Resûlullahın hurma nebiziyle dolu olan matarasını su dolu zan ederek aldı. Birlikde Mekkenin yukarısına gitdiler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir çizgi çizip: Ey Abdüllah, bu çizginin içinden dışarı çıkma ve hiçbir şeyden korkma buyurdu. Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: O çizginin içinde oturdum. Uzakda bir topluluk vardı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” onlara yaklaşınca ayağa kalkdılar, hürmet gösterdiler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sabâha kadar onların arasında kaldı. Sonra benim yanıma geldi ve çok bekledin yâ Abdüllah buyurdu. Nasıl beklemiyeyim ki yâ Resûlallah. Dünyâ ve âhıret se’âdeti senin emrine uymağa bağlıdır, dedim. Sonra o kalabalık arasından iki kişi Resûlullahın yanına geldi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” onlara niçin geldiniz ki, sizin işinizi hâlletdim, buyurdu. Dediler ki, yâ Resûlallah! Sabâh nemâzını seninle birlikde kılmak istiyoruz, onun için geldik. Bunun üzerine Resûlullah bana yanında su var mı buyurdu. Hurma suyu vardır, dedim. Hurma güzeldir, suyu temizdir buyurdu ve onunla abdest aldı. Onlar kimlerdir diye sordum. Nusaybin cinnîleridirler. Müslimân oldular. Ba’zı ihtilâfları vardı. Hâlletdim. Kendilerine yiyecek ta’yîn edilmesini istediler. Kemikleri kendileri için, tezeği de hayvânları için yiyecek olarak bildirdim, buyurdu. Bu hâdiseden sonra kemikle ve tezek ile tahâretlenmeyi yasakladı.