Kureyşin kızlarından hangisini isterseniz size verelim

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hanımı hazret-i Hadîce “radıyallahü anhâ” hayâtda iken, kızlarından Zeynebi “radıyallahü anhâ” kız kardeşinin oğlu Ebûl Âsa vermişdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kızlarından Rukayyeyi veyâ Ümmü Gülsümü de Uteybe bin Ebî Lehebe nişânlamışdı. Resûlullah “aleyhisselâm” ile Kureyşliler arasında düşmânlık büyüyünce, müşrikler dâmâdlara Onun kızlarını almakla yükünü hafîfletiyorsunuz. Kızlarını boşayın ki, zahmete düşsün. Kureyşin kızlarından hangisini isterseniz size verelim, dediler. Dâmâdlarından Ebûl Âs, ben hanımımdan ayrılmam ve Kureyş kadınlarından hiçbirini ona denk tutmam, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” onu medh etdi. Uteybe, bana Sa’îd bin Ebil-Âsın kızını verirseniz nişânı bozarım, dedi. Sa’îd bin Ebil-Âsın kızını ona verdiler. O bedbaht, henüz Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kızıyla evlenmemişdi. Resûlullah kızı ile otururken, huzûruna gelip, sana îmân etmiyorum ve kızından ayrıldım diyerek, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” doğru tükürdü.

Kötü sözler söyledi ve gitdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Allahım, köpeklerinden birini ona musallat et, diye düâ etdi. Ebû Tâlib de orada idi. Uteybeye, ey kardeşimin oğlu, bu düâdan hangi hîle ile kurtulabilirsin, dedi. Ba’zıları da Ebû Tâlibin üzüldüğünü, Resûlullaha, ey kardeşimin oğlu bu düâdan sana ne menfe’at var dediğini rivâyet etmişlerdir. Uteybe bu düâyı babasına söyleyince, babası üzüldü. Bu hâdiseden sonra ticâret için kervânla Şâma gitdi. Yolda bir yerde konaklamışlardı. Orada bir râhib onlara; burada yırtıcı hayvân çokdur, dedi. Bunun üzerine Uteybe yol arkadaşlarına bana yardımcı olun. Muhammedin düâsından dolayı emîn değilim, dedi. Bütün yükleri yığdılar. Uteybeyi yüklerin en üstüne yatırdılar. Kendileri de etrâfını çevirip yatdılar. Gece yarısı bir aslan geldi. Oradakilerin herbirini tek tek kokladı. Sonra yüklerin üstüne sıçradı. Pençesiyle Uteybenin karnını yardı ve cânını Cehenneme yolladı. Hassân bin Sâbit “radıyallahü anh” bu hâdiseyi bir kasîdesinde anlatmışdır.