Hâtem-ül-Enbiyâ gönderildi.

Urve bin Merre el-Cühenî “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Câhiliyye dönemi günlerinde hac yapmak için Mekkeye gitdim. Rü’yâmda Kâ’beden bir nûrun çıkdığını ve Medînenin dağları görününceye kadar yayıldığını gördüm. O nûrdan bir ses geldiğini ve zulmet parçalandı, nûr yayıldı! Hâtem-ül-Enbiyâ gönderildi diye işitdim. Sonra bir nûr dahâ çıkdı. O nûrun aydınlığında Hirenin ve Medâyinin bütün köşklerini gördüm. O nûrdan da bir ses geliyor ve şöyle diyordu:

İslâmiyyet geldi, putlar kırıldı,
Akrabâlar ziyâret edilir oldu.

Uykudan uyanınca korkdum ve kavmime, vallahi Kureyş arasında bir hâdise olmuşdur, dedim.

Memleketimize dönünce, Ahmed adında bir zâtın halkı islâma da’vet etdiğini haber aldık. Huzûruna gidip gördüğüm rü’yâyı anlatdım ve müslimân oldum.

Hâdiselerden biri de şöyledir: Bir kimse Bâbilden Mekkeye ticâret için gelmişdi ve Ebû Cehle koyunlarını satmışdı. Ebû Cehl parasını vermiyor ve oyalıyordu. Bir gün Bâbilli tüccâr Kureyş kabîlesinin reîsine gelip, ben garîb bir kimseyim. Ebû Cehl koyunlarımı satın aldı ve parasını vermedi. Kim ondan benim hakkımı alabilir, dedi. Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” o sırada onlara yakın bir yerde oturuyordu. Kureyşliler alay ederek o kimseye, işte şu oturan kimse senin hakkını alır diyerek, Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” gösterdiler. Bunun üzerine Bâbilli kimse, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûruna gidip, başından geçenleri anlatdı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hemen kalkıp, gel senin hakkını alayım, dedi. Kureyşliler haber getirmeleri için iki kişiyi arkalarından gönderdiler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Ebû Cehlin kapısına varıp, kapıyı çaldı. Kimsin diye sorunca, Muhammed bin Abdüllahım. Dışarı gel, buyurdu. Ebû Cehl hemen dışarı çıkdı. Rengi değişmiş ve vücûdu titriyordu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ona, bu kimsenin hakkını ver, buyurdu. Ebû Cehl veririm, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu kimsenin hakkını temâmen vermedikce buradan ayrılmam, buyurdu. Bunun üzerine Ebû Cehl acele evine girdi. O kimsenin hakkının temâmını getirip, verdi. Sonra Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” oradan ayrılıp gitdi. Bâbilli kimse Kureyşlilerin toplu hâlde bulundukları yere gidip, Allahü teâlâ Muhammede “sallallahü aleyhi ve sellem” iyilikler versin. Hakkımı o zâlimin elinden alıverdi, dedi. Sonra müşriklerin haber getirmek için gönderdikleri iki kişi de yanlarına geldiler ve olanları aynen anlatdılar. Onların ardından Ebû Cehl de oraya geldi. Kureyşliler onu kınadılar. Bunun üzerine Ebû Cehl, Muhammed kapıma gelip kapıyı çalınca, sanki kalbim yerinden fırladı. Hemen dışarı çıkdım. Muhammedin başı üzerinde büyük bir aslan gördüm. Ağzını açmışdı. Eğer o kimsenin hakkını vermekde bir ân dahâ duraklasam aslan beni parçalayacakdı, dedi. Oradakiler bu da Muhammedin sihrlerindendir, dediler.